29 Temmuz 2008 Salı

GAKKODAN ANILAR

GET GEL ELLİ

Olayı anlatan: Abdullah ŞekeroğluOkul yıllarımda her çocuk gibi benim de bir bisikletim olsun istemiştim. Ama neredeeee?Almaya gücümüz yetmedüğü içün, arhadaşım Metin Güleç'le her fırsatta bisiklet kiralıyor bi o gadar da geç götürdüğümüz içün Veysel abeden dayah yeyidük. Haksız da degüldük çünkü Veysel abenin dükkanıyla, Hacının dükkanının arası. Bu günkü ölçüm ile en fazla yüz metre gadar.Ne zaman Veysel abeye-Abe nere gidek gelek?Desek,gafası ögünde bir yandan elindeki patlah şamreli ögündeki sitile sohup çıhari, bir yandan da-Hacıya get gel elli guruş. Deyidi.Neyse; bu bele devam edemezdi. Çünkü Hacı'ya gide gele cepte para galmidi.Bi gün ahşam yemeğinde anamın güleç yüzlü bi anında bahan bisiklet almasını aksi taktirde intahar edebileceğimi söyleyerek anama şantaj yaptım. Tabi yemedi.Bu kez bi gutu Espirin içerek intaharı gerçekleştürdüm.Zavallı anam her şeye dayanır ama bi tane oğlu Abdullah'ın tırnağının taşa değmesine bile dayanamazdı. Çoğu zaman sofradan aç galhar yemez bize yedürürdü.Hal bele olunca anam köşeye sıhıştı. Şantaj başarılı geçmişti.Yıl sonunda teşekkürname alırsam bahan bisiklet alacağını, söyleyerek bülöfüme garşılıh verdi.Artıh her şey yıl sonunda teşekkür getürmeye galmıştı.Buda tutmadı!..Çünkü zuvahlarda erçellik yapmahdan ders çalışmaya vakit yohdu. Ama ne pahasına olursa olsun o bisikleti almalıydımYıl sonu gelip çattı; her şe tamam teşekkür yoh. Paradanda satilmi nedem. Hemen saksıyı çalıştırdım ince bir polim düşündüm. Aklıma adliyenin önünde dilekçe yazan arzuhalciler geldi. onlara parayla teşekkürname yazdurup dibine de patatesle bi mühür çahduğum gibi doğru anamın yanına.Bu sefer duttu.Benim de bisikletim olmuştu. artık diledigim gadar Hacı'ya gidip gelebilürdüm.Kaynak: Konuşan Elaziz Dergisi

ALLAH SENİN CEZANI PEŞİN KESMİŞ

Olayı anlatan : Osman YILMAZEvliliğimizin ilk yıllarıydı. Eşimle birlikte Bursa'ya tatile gitmiştik. tatilimiz artık bitiyor memleketimiz Elazığ'a geri dönüyorduk. İstemeyerekte olsa trafik kuralını ihlal ederek ters yola girmiştim tam o sırada görevli trafik polisi beni durdurdu.-Evraklarınızı alabilirmiyim.-Tabi memur bey.evraklarımı polis memuruna verdim. memur evraklarımı inceledikten sonra-Ters yola girdiniz suçunuzu biliyorsunuz değilmi? dedi. Bende-Evet memur bey-O zaman size ceza kesmek zorundayım.-Tamam ceza makbuzumuzu verin memlekette yatırırız dedim, memur-Cezayı peşin almamaız lazım diyince-Neden peşin alacaksınız-Çünkü makbuzumuz bittide ondan dedi.Bende tatil için Bursaya geldiğimizi söyledim. Artık memleketimize geri dönüyoruz üzerimizde bulunan paranın ancak bizi memleketimize götüreceğini izah ettim. Memur-Olmaz cezayı peşin ödeyeceksiniz. Diye tutdurunca Eşimle Polis memuru başladılar tartışmaya, Ben eşimin Memur beyi ikna edeceğinden emindim. Fakat parasızlığın vermiş olduğu bir utangaçlıkla arabadan indim yolun kenarında duran kamyonun arkasına gizlendim. Arada sırada da kafamı uzatıp tartışmanının sona erip ermediğini kontrol ediyordum.Bu tartışma 20-25 dakika kadar devam etti Bir ara kafamı Kamyonun arkasından çıkardığım anda polis memuruyla göz göze geldik polis memuru el işaretiyle gel yaptı. Bende mecburen memur beyin yanına gitmek zorunda kaldım.-Buyurun evraklarınız, Yolunuz açık olsun beyefendi.dedi, bende;-Siz şimdi ceza kesmiyormusunuz?... diyince, Memur-Kardeşim senin cezanı Cenab-ı Allah böyle bir kadını sana eş vererek peşin kesmiş, daha benim ceza kesmeme gerek yok. Dedi.Kaynak: Günışığı gazetesi Yücel

ÇAKMAKBAKKAL ALLAH VERE HESABI ŞAŞIRA

Elazığ akıl hastahanesinin önünden geçmekte olan vatandaşın birinden hastahanenin bahçesindeki deli para ister. Adam cebinden 25 kuruş çıkarır verir. ( O tarihte 25 Kuruşa bir ekmek gelmektedir )25 kuruşu alan deli yanındaki deliye dönerek"Oğlum al şu 25 kuruşu git şu karşıdaki bakkala beş paket samsun sigarası, 10 yumurta, 4 ekmek, 1kilo helva, 1 kilo zeytin, 1 kilo beyaz peynir, 2 kilo domates, 1 kilo hıyar, 1 kilo da çerez alda gelhele Allah vere de bakkal hesabı şaşıra bir kaç kilo da fazla vere."


USDA GIMİLİ HAA!Olayı

anlatan: Fırat KOLOĞLUTahsin Özyüksel in yani Silo'nun av meraklısı oldugunu bilen ve Sanat Okulu’nda iken yanında çalışan Abdinur ava merak salar ve Silo’ya:-Usta, beni de birgün ava giderken götür, ben de göreyim,-Bu Pazar gün ağarmadan saat 4.00’de bizim eve gel, gidelim, "Anlaştklari Pazar günü Silo ve av arkadaşı erkenden Silo’nun motosikleti ile ördek avı için Gölcük’e doğru yola çıkarlar. Gölün sivrice tarafındaki sazlık ve bataklık kıyıya gelince motordan iner ve kayaların arasında kendilerine bir yer seçerler. Silo avını rahatça görebilecek ve saklanabilecek bir kayaya yerleşir. Arkadaşı da Silo’nun talimatına uyarak karanlıkta kayalar arasında el yordamı ile bir yer hazırlar ve sessizce beklemeye başlar. Henüz ördekler sazlığa gelmemişlerdir. Ava ilk defa gelen arkadaşına Silo:-Sakın yerinden kımıldama, sesini de çıkarma. Ben tüfeği ateşleyene kadar öylece bekle. Ördekler ürküp kaçarlarsa akşamdan önce tekrar buraya gelmezler. Beklememizde boşa gider. Eğer sesini çıkarırsan seni vururum,diye arkadaşına sert ve kesin bir direktif verir.Ne de olsa Silo Sanat Okulunun tesviye atölyesinde hoca, av arkadaşı da onun yardımcısı ve talebesidir. Ayrıca Silo biraz cinlidir, kızdı mı yapar dediğini.Mevsim İlkbahardır, havalar iyice ısınmaya, yılanlarda yavaş yavaş uyanmaya başlamışlardır. Ördekler yavaş yavaş sazlığa inmeye başlarlar. Silo sazlığın iyice ördeklerle dolmasını beklemektedir. Tam bu sırada Silo’nun arkadaşı Abdinur fısıltı ile:-Usda gımıli ha!Diye Silo’ya seslenince, tetikte avını bekleyen Silo:-Sus ulan, bir daha konuşursan...Abdinur’u susturur. Üç saattir tetikte bekleyen Silo gene ördeklerin gelmesini beklemeye başlar. Aradan yarım saat geçer. Abdinur bir daha Silo’ya yalvarırcasına:-Usda eyice gımili haa!Diye fısıldayınca Silo:-Ulan benim gözüm kör mü? Ben de görim, kes sesin,Hava yavaş yavaş agarmaya başlar, ördekler toplanınca Silo ördek topluluğunun tam ortasına dogru ateş eder etmez, arkadaşı da elinde bir metre uzunluğunda kara bir yılanla yerinden fırlayarak, yılanı şiddetli bir şekilde yere vurarak yılanın belini kırar. Silo yılanı görünce şaşırır kalır.Mesele şudur: Abdinur karanlıkta yerleştigi yerde üstüne oturduğu kayanın biraz altında yumuşak ve oynayan bir yılan olduğunu fark edince Silo’ya “Usda gimili haa!” diye haber vermiş. Fakat Silo bağırıp tehdit edince üstüne oturduğu ve bacaklarının arasında kafasını çıkaran yılanın başını altında sıkıca tutarak sıkıp, öylece beklemekteymiş. Silo ördeklere ateş edinceye kadar Abdinur’da korkudan yılanı sıka sıka en az bir saat, bir tarafta silah bir tarafta da yılan tehlikesiyle korkulu dakikalar geçirmiş.Silo ise o gımili dediğinde gelip giden ördekler için gımili dediğini sanıp ona bağırıp susturuyormuş.


DEF VE DOKTOR

Olayı anlatan : Fırat KoloğluSene 1969. Kazablanga Gazinosunda Elazığ kına gecesi için derneğimizin yönetim kurulu üyesi ve folklor kolu başkanı olan Dr.Kemal Altaş la gezerken Bir ara gözümüze def ve darbuka satan bir dükkan çarptı, hemen dükkana girdik 10-12 yaşlarında bir çocuk vardı. Bizim doktor hımığini düşüre düşüre; Aslan bu defler gaça diye sorup, bir yandan da ağzıyla Elazığ havası mırıldanarak defleri teker, teker çalıp kontrol edip, neticede büyük bir defte karar kıldı ve çocuğa dönerek.-Aslan bu defi gaça verirsin,Diye çocukla pazarlığa başladı.Cerrahpaşa da asistan Doktor olan arkadaşım o zaman henüz talebe idi ve aynen maşallah elbise fırçası gibi bıyıkları vardı. Bıyıklarını seneden seneye düzelttiği için Tıp Fakültesinde arkadaşları ve hocaları arasında büyük bir isim yapmıştı. Neyse uzatmayalım, Dükkancı çocuk defe 40 lira istedi. Bizde 20 lira verdik, neticede dükkancıda 20 liraya düştü, fakat bizim doktor her nedense gene defi almaya bir türlü karar veremiyor, orasını burasını evirip çeviriyor, bin türlü bahane buluyordu, en sonunda-Aslan bu bize yaramaz, eyi değil. Diye kesip atıncaDükkancı çocuk Dr. Kemal'in bıyıklarına bakıp onu Ayı oynatanlara benzetmiş olacak ki:-Abi niye yaramasın. Bütün Ayı oynatanlar bu deften alıyorlar, çokta beğeniyorlar,Deyince. Ben başladım gülmeye, Doktor başladı çocuğa küfür etmeye.-Ulan E................... Ben Ayı mı oynatacam. Dedi


MEĞERSE SUSAMIŞIM

Baskilli bir hemşehrimiz İzmir de dolaşırken karnı acıkır ve lüks bir lokantaya girer."Hoşgeldiniz efendim ne arzu edersiniz;""Bana şöyle ekmeği bol bir buçuk adana, yanında da bol salata olsun""Emredersiniz efendim"Bu arada bizim Baskilli hemşehrimiz masanın üzerindeki şişe suyunu açıp içer. Adana kebabın hazır olmasını beklerken fiyat listesi gözüne ilişir fiyat listesini incelerken suyun bile paralı olduğunu görünce kafasından içtiği suyun ve yiyeceği kebabın tutarını hesaplar bakar ki cebindeki para yetmemektedir. Mahçup olmamak için hemen yerinden kalkar ve kasaya gider"Bir şişe su içtim hesabı alın." deyinceSiparişi alan garson"Beyefendi yemeğiniz çıkmak üzere""Gardaş ben meğerse acıkmamışım susamışım."der ve durumu kurtarır.


ÇAVUŞ ALİNİN DİŞ CEZASI

Olayı Anlatan: Yusuf EROĞLUSene 1970 Mastarspor'un en iyi zamanı. Diyarbakır'da Sağlıkspor ile grup maçı oynuyoruz. Fakat hakem resmen taraf tutuyor. Şimdiki hakemler melaike. Biz neler gördük. Oyuncu kovalayan mı dersin , bıçak çeken mi dersin. Ne yapsak boşuna hakkemi geçemük. O sırada oyuna Tıstıs Mısto giriyor. Girer girmez de evi yıhılmayası , cilet gibi önüne geleni biçi. Bi tekme sağa bi tekme sola ver gitsin. Hakkem oyunu durdurdu. Tıstısın yanına geldi. "Yav gardaşım sen nedisin Allahın seversen" diye çıhıştı. Mısto da "Nedek babam top oynik işde" E vula bele top mu oynanur. Sankim pankreas yapisin , deyip ihtarı çekiyor. O zaman kart mart yoh. Hakkem elinnen kefli sonradan yazi. Eğer dışarı atacaksa eliyle dışarıyı gösteri. Oyun eyice gerginleşi. Bu sırada bizim Çavuş (Ali Özdemir) rakibinden kuvvetli bi tekme yeyi. İkisi birden yere düşiler. Çavuş yerde gıdıllani , bi taraftan da taşkala edi. Fakat ne görelim hakem çavuşu oyundan ati. Heç bi şe anlamaduh. Yav hoca noli baba hem tekmeyi yeyük hemde oyundan atisin , evimizi yıhtın. Hoca heç dinnemi. "O ne yaptığını eyi bülür" deyide başka bi şe demi. Yohsamki sivri zekalı bizim çavuş yerde yatarlarken rakibinin baldırını dişlemiş.Aradan iki ay geçiyor. Fakat çavuşa ceza meza gelmi. Bizim Gaptan Kazım (Kazım Çelik )ver elini Ankara deyip yola düşi. Durumu öğrenecek. Gerisini Kazım Hocanın ağzından dinneyek. "İlgili yere gettim. İki esgetek otiri. Buyur dediler. Ben Elazığ'dan gelim. Bi futbolcumun cezasını öğrenecem. Adı nedir diye sordular. Mastardan Ali Özdemir deyince takkılatmaya başladılar. Bi güliler , bi güliler neredeyse bayılacaklar. Noli babam dedim. Meğer aramışlar taramışlar ceza yönetmeliğinde dişlemenin cezasını bulamamışlar. O yüzden gecikmiş. Zaten böyle bir olay Türkiye'de ilk defa oluyormuş ".Yaa annayacağız bizim çavuş futbol literatürüne girmiş oldu böylece.


BİZİMKİ YARENLİK

Cımbılik mahallesindeki Eşo hanımın kocası Ahmet bir sene evvel vefat edince ,Eşo hanım kardeşi Fidoşu yanına alıp beraber oturmaya başlamışlardı.Ne varki Eşo hanımla kardeşi Fidoş Çarşamba günleri öğleden sonra sanki sinemacı Turan'ın filmleri gibi bir başlıyorlar , tam otuz üç kısım tekmili birden kavga etmeye. Bu durum ikindi sonralarına kadar devam ediyor ve aniden bitiyordu.Eşo hanım bu hafta kavgaya daha erken başlamıştı.Eşo- Yere giresin yere. Ben olmasam gocan esgerde, sen burda acından öleceksin.Fidoş- Torpah başan. Ehmed'in yanına yatasın. Söliye söliye herifin başını yedin.Eşo- Fidoş Fidoş miradın gözünde gala. Hele Selo esgerden gele baham sen nedisin.Fidoş- Parça parça olasın . Her parçan bi dağda gala .Eşo- Dal iken devrülesin.Fidoş- Yanın garaya gele.Eşo- Bayrama çıhmayasın.Fidoş- Satlıcana tutulasın.Eşo- Bütün emeklerim heram it ganı ola.Fidoş- Tahtaya teneşüre gelesin gız.Eşo- Boynun altında gala.Fidoş- Hışdige gelesin.Eşo- Eğer esgerden gele , senin tosbağalı çerçiye içli köfteleri satıp Ayla sinemasına gittiğini, bakgaldan prot sabunu alup Sündüznen biraber Peko'nun hamamına gittiğini anlatmazsam. Eğer gocan gelmezse bu dediklerimi laylon gıza bir bir yazdurup teyyare ile postalamazsam cımbılik mahallesinin gülü Eşo demesinler.Fidoş- Ölüm sahan. İstisin ki seni elaleme farşı malamat edem. Ben de sivünge çıhıp ey gomşular bu bizim Eşo her sabah esgi çarşaflar geyip, yırtığ çorapla mapishane cami önünde dileni diyem he.İki kardeş dipte köşede nekadar şeleri varsa birbirlerine sayıp döktükten sonra hergünki gibi gayet samimi can ciğer vaziyette kuyudan su çeker ve ağaçları sulamaya başlar.Bu kavganın neden her çarşamba günü yapıldığını, bu kadar kavgadan sonra nasıl olup aniden bu derece barıştıklarını merak eden, henüz Eşo ve Fidoş'u yeni tanıyan bir aylık komşusu olan kadın:" Eşo hanım demin birbirizi yeyidiz. Şimdi heç bişe olmamış gibi davranisiz." Diye sorar.Eşo - Ana gelin bacı. Gavga eden kim. Bizimki horata. Bugün ocağa gine Keşgek goymuşduğ. Yemek bişsin dadı eyi olsun diye bacımla yalandan çekişik. Bizimki gavga del yarenlik.


BİZİM TELEFONDA ÇİFT SIFIR YOH

Olayı anlatan : Ünal ÇeçenPostanede işe yeni başladığım yıllarda gündüz telefon hattını çekiyor, akşamları da çalışıp çalışmadığını kontrol ediyorduk. Gene bir gün en az l5 hat çekmiş yorgun bir şekilde Postaneye dönmüştüm. Çektiğimiz hatları kontrol etmek için önce hattı faaliyete sokuyor, daha sonra da telefon açıp çalışıp çalışmadığını kontrol ediyordum. Abone sahiplerini arayıp karşı taraftan da arama yapılıp yapılmadığını anlamak için kendi numaramızı verip, bizi aramalarını söylüyordum. Telefonların çalıştığını duydukça bütün yorgunluğumu üzerimden atıyordum ki ses tonundan yaşlı olduğu anlaşılan bir amca çıktı."Alo amca bey, ben postaneden arıyorum. Telefonunun çalışıp çalışmadığını kontrol ediyorum. Ben şimdi bir numara vereceğim. Beni ararmısın?" dedim ve numarayı verdim. Aradan beş on dakika geçti. Amca aramayınca tekrar telefon açtım."Alo amca ben postaneden arıyorum. Beni bu numaradan arayın," Amca tamam deyip telefonu kapattı. Fakat yine beni aramayınca tekrar aradım."Amca beni niye aramıyorsun?"Deyince:"Oğlum aramasına arayacam da benim telefonumda çift sıfır yoh." dediAmcanın istemeyerek yaptığı espiriden sonra hiç bir yorgunluğum kalmadı. Bu da benim için tatlı bir anı olarak kaldı.


LEHMACUN

Olayı anlatan: Atik KirveSenesini bilmim gardaş. Anadın mı. Ahan o esgi Mısdo’nun masdar gulübüne başgan olduğu sene.“Allah hayır vere. O yaşdan sona çağa çoluğnan ugraşdı. Anadın mı.bende daha çağayım, çimento palukasında oyalanim. Eski Mısto gulüp başganlığıda olmasa başı bozuh gezi. Anadın mı.hani biz gardaşuh da onun için sölim Allahıma.Entepliler, mastar sporu çerpeşik oyniler diye Entep’e davet etmişler. Eski Mısto’da bunu fırsat bili anadın mı, ne gader hale hale oynıyan, sehnede emesse gilin gışşo gibi, guşşoluğ eden herif varsa topli. Bunları durun ki size sayam. Eski Mısto’nun yazdığı piyeste oynıyanlar:Piyesin ismi: doğtorun asistanı (silo)Seneryo: Eski mısto ( Herkes tani) Aynı zamanda doğtor soyha.Oynıyanlar:Asistan: Fışkı Tahsin1. hasta: Gıllı Turan ( Aynen gıl yumağı herif)2. hasta: Bahan bi lağap tahmamışlar, anadın mı.Başizi agrıttım gurban olam. Sonu hoş ha.Neyse anadın mı.Haber verdim deyyüze.Gelmedi meclise...Nerede galmıştım haa, geride daha çok hasta var.Hale, male oynıyanlar:Esgi Mısto, onu tanısiz.Baba Ferzan... Yahu nası tanımisiz.Ahan hindi, o emeleleri, ırgatları topli, Alamanya’ya gönderi. Bele yakuşuhlu bi şahane anadınmı. Anadın mı. o işte.Dayı Orhan, hindi o da payitağa muallim olmuş, burnu böyümüş. Şam tavuğu gibi gabari gukgulig Feti: Gara guru bi herif, göğsü gıllı, baba çıha her zaman o göğsünün tahtasını açıp gezerdi. Bi guşhana balla yenmez bi şe ha.. Fakat üreği çoh temiz.Cin Alo: Maymağ bacağlı, poto boylu, guşhana gafalı, göğüş gözlü tanisiz del mi? Ha işte o. İzmir’de muallim.Tosun Kemal: O da Han köylü. Ha bölgede çalışan gır Lütfü’nün gardaşı. Lütfü’de esgilerdendir ha.Hani o Makbule bi esketek, canım felemekçe muallimi. Gır Lütfü, topal hocanın oğlu Fethi, Ali Hanağası, kel Fiko, eski Mısto hepsi o zamanın adamları, anadınmı.Nese. Başızı ağrıttım. İtiz olam sonu hoş ha. Gırnatac Coro Yaşar, davulcu pala dayı vel hasıl o zamanda Eleziz’de ne gadar bele şele herif varsa hepsini toplamış. Ben eskinin feylini bilmez miyim. Neyse anadınmı. Eleziz’den yola revan olduh. Entepliler bizi çoğ hoş garşıladılar. Allah var hindi, heriflerin hakkı inkar edilemez.Bizi gezdürdüler. Türküler, mayalar, garşılamalar, hoyratlar gırla gidi.Otele gettük. Otelin adı da Yeşil Malatya. Bugün kü gibi aklımda. Anadın mı. hanı biz gardaşuhda, ondan sölim.Entepliler bize “Yörüm, hele bele gideceyük, lehmacun yek” dediler. Eski’nin gözleri fal daşı gibi açıldı. “Küvre açlıhtan partım birbirine girdi, guruli” dedikten sonra Entepliler önde Eski Mısto onların arğasında hep beraber dedikleri yere gettük. Öğlen vahti bi sofra gurmuşlar. Anadınmı ordu doyar.8-10 tene masayı birleştürmüşler, garşuluhlu iskembeleri atmışlar. Masaların üstünde üsküreler, yan tarafta böyük bi teşt lehmacun dolu, onun yanında da bi gazan ayran. Daha solda 4-5 tene irbig. Onları oraya ayah yolu için mi goymuşlar, ne üçün olduğunu bilmim. Anadın mı.ahanda biz yemeğe giriştik. Bi ara eski Mısto’ya gözüm ilişti. Bahtım ki ne baham. Eskinin gözleri çanağlarından fışgırmış. arada bir bağıri; “Kürve sahan zahmet üsküreden ayran veresin da, Allahan gurban”. Ötekisi bağıri, “Yörüm hele bi baş soğan ver bahan, anan heyrine. Vula o küzeden buzlu suyu ver ha.”derken herkes çatlıyana gadar yedi. Yemekten gahtığ. Ahan bele bi genleştük, güldük, söleştük, gezdük. Ahşam oldu, otele geldük. Eski Mısto çağalara bi iki horatada bulundu, sertini yaptı. Ertesi gün maç var ulan, erken yatın deyip futbolcuları yatmağa yolladı.Bizde iki lafın belini gırıp horata ettükten sona yattuğ. Gece yarısı gurçiklerimden partıma dorğu keskin bi sancınan uyandım. Hani biz gardaşuhda onun için sölim. Ne uyanam sancılanmışım. Fakat bu sancınan beraber odanın içini ağır bi goğu sarmış. Oda gapısını açtım ki ne açam. O lavanta oteli sarmış, otel gohi. O zamanlarda bele lüküs ayah yolu yoh. Oturasında bişeler edesin, suyu gendi gendine yıhıya yoh.İbriğini elime ne alan sankim tanzim satış var da guyruğa girmişler. Ayah yolunun ögü eynen ele. Guyruğa bende ister istemez girdim.İçerdeki herife ne laflar; “Çatladın mı vula çığda. Vula sen seni hava parası vermiş kiracımı zannettin. Altıma s.....m çabuğ ol da.”Bu hengamede bi de ne görem Eski Mısto’da yanımda. Uzun paçalalı gopçalı, önden uçgurlu, beyaz bi tuman ayağında. İbriği elinde, rengi çaput gibi olmuş bahan; “Kürve sancıdan ölim” dedi. Anadınmı. Çocuklar müsaade etselerde içerdeki heriften sonra ben girem dedi. Derken bi gürültü.... bi gohu ortaya yayıldı. Çatlayasın Mısto. Mısto başan çıha sanki deşildi. Oranın lavantası da yetmimiş gibi üsdüne gülsuyu Mısto orayı bastırdı.Ben burnumu tutarağ Mısto’ya döndüm; “Hadi sen içeri gir diyecektim ki eski Mısto gayet sakin, rahatlamış bi tavırnan; “Hacet galmadı kirve, vıriğ olmuştum altıma s.....m. "Gidem tumanımı değiştirem” dedi.Arğasından bahtığımızda, o uzun dügmeli tumanın paçası şişmiş bembeyaz tuman renk garnitürüne dönmüştü.


DAMI LOĞLADI

Olayı anlatan: İrfan AltınokBizim evi bilen var, bilmeyen var. Ben her ihtimale garşı gine de tarif edem.Bizim ev Hacı Ziya Beg Hamamının 7-8 gapı aşşağısında, esgi dabahhananın yuharısındadır. Ben (Ettar Fuatın oğlu) İrfan, benden sona da Hoşlunun oglu Eziz, ikimiz birden heç ayrılmayan iki guyruh. Aluça çalmaya, Pişto’nun bağına üzüm çalmaya, Dipsiz göle çimmeye hep birabar gidük.Şimdi eger size geçmiş günlerden bi macerayı ahan bu horatalardan anladübülürsem valla çoh eyi bahan.Güneş doğmuş, ortalıh ürüşen olmuşdu. Babamdan esgi odun meydanına getdik. Gavurma içün bi tene tiştir, bi tenede çepüç alduh. Ama zayıf olduğu içün aynen gıdik. Bu gıllikli heyvanları eve götürdük. Zaza Keko kesdi. O gün gavurma var diye çelik çubuh, çahmah attımdan, aşuh oynamaya getmedük. Babam bahan deyi ki; “Ula tuvah meliği, bögün it otarmahdan gurtuldun.”Anam gavurma teşdinden, egişini çıhardı, etleri köcde gırduh. Bi yandan da suyun gızması içün beroşada su goyduh.Horatayı uzatmıyah. Gavurma bişdi. Vakıtda hama hama ahşam. Yorgunluhdan da yuhumuz geldi. Ayamlar savumadığı üçün damda yatduh.O günde bibimden diyezem bizdelerdi. Bibimin yatağını çahşamış bi köşgün üsdüne hazırladılar. Bende arhası pege bahan bi meregin damında yatim. Ayahcahdan dama çıhdım. Meregin cisirleri çürük olduğundan ayağımı basunca çedene gibi çıt çıt çıtıli. Döşege eynen bi meyit gibi uzandım. Yuhluyacam, pisikler bırahmi, gırnava gelmiş bagiriler. “Pişt pişt garnagissi gızıl gurt.”Vakit yassı oldu. Allah’ına gurban, rahmetlik müezzin Cövdet’de ele bi ezan ohuki artuh başladim tapiklemeye. Birezde ben yırladım, sonadan yuhlamışım. Guşluh mehli sarhoş gibi merişe merişe uyandım.Bögün de Eziz gilde garılara mevlüt ohunacahdı. Benden, Eziz şeker isdemek üçün Eziz gile getdük. Anası “Garnağıssi gottik yeyin” deyip bizi enseledi. Bizde hayıf almah üçün bi şeytanlıh düşündük. En sonunda ahlımıza geldi. Babam yeni bi loğdur ağacı yapdurmuşdu. Onu musandaranın üstünden alduh. Eyvana ayahcağı gurup dama çıhduh. Mevlüdün de essalatu vessalat hoca ohidi. Hama loğa loğdur ağacını bağladuh anadın mı, gopa gopa damın bi başında öbür başına hışımdan çektük. Valla degme zelzele bu gadar olmazdı. Aşşagidan sesler gelmeye başladı.Yetişin Ümmet-i Muhammet, yer oyni. Cisirler yerinde gopi. Hele gakko o garıları bi göresiz şekeri sepe sepe ele bi gaçiler ki biz heman aşağı yendük. Şekerleri enterimizin eteğine doldurduh. Firroş gapıya. O zaman çağaduh diye enteri geyidük.Sonunda anam ve diğer gomşular loğ çekdügümüzü annadılar. Anam başladı bize gariş vermeye; “E oğul, oğul, tike olasın. İki gözün emme ola, avucuma gele.” Valla biz dama gaçduh. Ele bi şekerlerü agzımıza tihidük ki.

Hiç yorum yok: